Ucubei Hilkat Başbakan Yazdır e-Posta
Kullanıcı Değerlendirmesi: / 2
ZayıfEn iyi 
Çarşamba, 15 Ağustos 2012 08:54


İbrahim Tümay

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan geçenlerde katıldığı bir televizyon proğramında kendisine yöneltilen bir soruya Karacaahmet Cemevi’ni nasıl ve neden yıkmak istediğini anlatırken "O cemevi bir ucube olarak yapıldı orada. Hala kaçaktır. Ruhsatı yoktur. Karacaahmet Türbesi’nin yanında ucube olarak durur" diyerek bir toplumun ibadethanesi olan Cemevleri için kendi zihniyetini açıkca ortaya koydu.

Başbakan bir ucube diye tutturmuş gidiyor. Nedir bu ucube? Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre ucube; Çok acayip, şaşılacak kadar çirkin olan anlamına geliyor. Daha önceleri de Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un  Kars’taki ‘İnsanlık Anıtı’ için ucube demiş ve anıt Başbakan’ın emriyle yerinde sökülmüştü. Yani Başbakanın beğenmediği her şey, onun için ucube anlamına geliyor. Her gün yaptığı konuşmalarda toplumu kin ve nefrete teşvik eden Başbakan, gittikçe saldırganlaşan, uslubu ile toplumu geren siyasi ahlaksızlık örneği göstermektedir. Aleviler olarak Başbakan’dan medet beklemiyoruz. Ama bu tavırları ile kendisinden güç alan şer odakların yapacağı toplumsal olayların hesabını verebilecek mi? İşte Malatya ili Sürgü Beldesi’nde meydana gelen olay. Başbakan kalkıp Alevilerin Cemevleri için ucube derse, kendisine görev biçen birileri kalkıp insanları yakmaya kalkışır.

Binlerce yıl öncesinden beri Anadolu ve Mezapotamya topraklarında yaşayan Aleviler yaptıkları ibadete cem ve ibadetin yapıldığı mekana da Cemevi demişler. Herhangi bir inancın ritüallerini, başka bir inanç belirliyemez. O inanca mensub olanlar ben böyleyim diyorsa, diğerlerin ona saygı duymaktan başka yapacakları bir şey yoktur.

Her konuşmasında Alevileri hayrete düşüren Başbakan’a,  yine Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre anlamı ‘‘Yaratılıştan insanlara hayret verici olan, şaşılacak, hayrete düşülecek hilkat garibesi’’ olan Ucubei hilkat Başbakan desem tam yerinde olmaz mı?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan katıldığı televizyon proğramında Alevilik içinde ''Aleviler Müslüman’dır diyenler var, değildir diyenler var. Aynı zamanlarda bir de bunların içinde ateist olanlar var. Eğer biz müslümansak bir alevi olarak, o zaman Müslüman’ın ibadethanesi tek olması lazım. Cemevine karşı olduğumu söylemiyorum. Mesela Türkmen Alevi’leri camiye gelirler.’’ diyor. Burada Başbakan’a  hak vermek gerekir. Ama Başbakan ‘‘Aleviler müslümandır’’ diyenleri çok iyi biliyor fakat işine geldiği gibi yorumluyor.

Şimdi burada Başkan’a bazı sorular sormak istiyorum.
Bana göre İslam kendine özgü bir din olup, Kutsal kitabı Kuran-ı Kerim, ibadethaneleri Cami ve Mescid’dir. Bu kendilerinin belirlediği kriterlerdir. Bizimde saygı duymaktan başka yapacağımız bir şey yok. Ama amaçları Aleviliği, ‘‘Alevi İslam Sentezi’’içinde eritip, asimilasyon yöntemi ile Aleviliği yok etmeye çalışan, ‘‘Alevilik İslamın özüdür, Aleviler müslümandır’’diyen Aleviler var. Bunların kim olduğunu Alevi toplumu çok iyi bilmektedir. Özal döneminde tarihi Gölbaşı toplantısında kendilerine misyon biçilen bu Aleviler, Müslüman dünyasının kutsal saydığı günümüzdeki Kuran-ı Kerim’e sahte diyorlar. Bu Kuran-ı Kerim’in Osman Kuran-ı olduğunu, gerçek Kuran-ı’n Emeviler tarafından yok edildiğini, Hz. Ali ve Ehl-i beyt ile ilgili tüm ayetlerin Ömer ve Osman tarafından değiştirildiğini her toplantıda, seminerde, panelde ve Cemlerde dile getirmektedirler. ‘‘Alevilik İslamın özüdür, Aleviler müslümandır’’diyen bu Alevilerin dediği gibi bu Kuran-ı Kerim sahtemidir?


‘‘Alevilik İslamın özüdür, Aleviler müslümandır’’diyen başka bir grup Aleviler var. Bunlar da her Ramazan ve Yas-ı Matem aylarında devlet erkanına iftar sofraları düzenleyen, AKP iktidarından acaba bir ihale alabilirmiyim telaşına düşen, Alevilik ve Alevilerle bir alakası olmayan, Cemlere katılıp Dar-ı Mansur darında geçmeyen, iktidarın Aleviler adına vitrinlere koyduğu, sözüm ona Alevileri temsil ettiğini iddia eden, Alevilerin üye olmadığı tabela derneklerinin AK alevileridir.  ‘‘Alevilik İslamın özüdür, Aleviler müslümandır’’diyen bu Aleviler İslamın şartlarından hangisini yerine getiriyorlar? Ya da Alevi toplumuna hizmetleri nelerdir?

Yine ‘‘Alevilik İslamın özüdür, Aleviler müslümandır’’diyen bir tane Alevi var. Kendini ‘‘günümüzün MEVLANA VE HACI BEKTAŞ VELİ örneği bir şahsiyet’’ olarak gösteren, siyasi çizgisi ile profesyonel kayakçılara taş çıkartarak soldan sağa inanılmaz zigzaglar çizen, bir sürü adli olaylara karışmış, kendisinden başka arkasında kimsenin olmadığı, Kuran-ı Kerim’in sahte olduğunu iddia eden Dünya Ehlibeyt Vakfı başkanı olan Fermani Altun denilen şahsiyet var. Kendi çıkarını düşünen ve Alevilik adına kendine misyon biçen bu şahsiyet Aleviliğe ve Alevilere ne hizmetleri olmuş ki, sizler onu alıp aleviler adına çalıştaylarda temsilci olarak görüyorsunuz? Bu gün özüne ihanet edenin, yarın yalakalık ettiği  yere ihanet edeceğini Başbakan bilmiyor mu?

Tüm bunlara rağmen Aleviliği  Anadolu ve Mezapotamya’da kendine özgü bir inanç olduğunu, İslam’la birlikte bin yıldır yaşadığı coğrafyada, İslam’ın kendisine yapmış olduğu baskı ve katliamlardan etkilenerek, İslam içinde bazı değerleri alıp kendine göre yorumlayan, Kendine özgü ibadet şekli ve ritüalleri, kendine göre varoluş ve yaradılış teorisi olan, tanrıyı insanda arayan, tüm inançlara ve insanlara aynı nazarda bakan ve benim dinim sevgidir diyen, hiç bir erk’in himayesinde olmayan, Avrupa ve Türkiye’de 450 Alevi Kültür Merkezinin üye olduğu Alevi Bektaşi Federasyonu ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu bileşenlerinde oluşan bağımsız demokratik bir Alevi örgütlenmesi var. Nedense; görevleri Alevileri asimile etmek isteyen sözde Alevi temsilcileri, Başbakan ve AKP iktidarı koro şeklinde dünyanın en büyük alevi örgütlenmesi olan bu kurumları ateist ve aşırı uçlar olarak göstermektedirler. Başbakan Alevilerin temsilcilerini dikkate alırken, neden toplu sözleşmelerde DİSK ve KESK’i dikkate almıyor? Kendisine yakın olan sendikaları beslerken, gerçek Alevilere takındığı tavrı bu sendikalara ve diğer demokratik sivil toplum örgütlerine takınmaktadır.

‘‘Alevilik İslamın özüdür, Aleviler müslümandır’’ diyen Alevilere, Başbakan’ın ‘‘Eğer biz müslümansak  o zaman Müslüman’ın ibadethanesi Cami ve Mescit’tir’’ demesinde haklılık payı var. Gerçek Aleviler Cemevini hiç bir zaman Cami’nin alternatifi olarak görmezler. Cemevinin Alevilerin ibadethanesi olarak kabul etmişler ve ibadethanelerine yasal güvence istiyorlar. Her zaman Alevileri Cami’ye davet ederler. Farz edelimki Aleviler Cami’yi ibadethane kabul ettiler ve cemlerini Cami’de yapmaya karar verdiler. Bir fantazi yapalım; Aleviler Mürşid, Dede, Rehber, Zakir ve bağlaması, diğer oniki hizmetlisi ile birlikte Sultanahmet Cami’sinde Cem’e durdular. Gerçekten de Sultanahmet Cami’sinin akustik yapısı Cem’e duranlara mütiş bir haz verir. Çünkü Cem’e durduğunda, Hakla Hak olduğunda  mekanın önemi yoktur. Sonuç ne olur biliyormusunuz? Sivas Madımak otelinde Alevileri ateşe veren zihniyet, Allah’ın evi demez, alevilerle birlikte Allah’ın evine de yakarlar.

Başbakanın kendisi de  biliyorki Anadolu Aleviliğin İslam’la bağdaşır yanı yok. Amaç asimile ve yok etmekse kendisinin kutsal saydığı Kuran-ı Kerime sahte diyenlerle yan yana gelmekten sakınmıyor. Başbakanın amacı üzüm yemek değil Bağcı’yı dövmek.

 

 

Son Güncelleme: Çarşamba, 15 Ağustos 2012 09:20
 
haci_bektas.jpg
Zürich Anadolu Aleviliği Kültür Merkezi, Powered by Joomla! and designed by SiteGround web hosting